Son Haberler |

13 Nisan 2012 Cuma

SURİYE Mİ, YOKSA TÜRKİYE Mİ DAHA ÖNEMLİ

Facebookda Paylaş Twitterda Paylaş Google+da Paylaş
Suriyeli muhalifler (işbirlikçiler) kimdir; ne istiyorlar; neden Türkiye’ye sığınıyorlar? İncelemelerimin sonucuna göre, bunlar, bir çeşit gerici-çıkarcı, çeteci koalisyonu…

En politik ve şiddeti önceleyen birinci grubu, İhvan-ı Müslim’in yani “Müslüman Kardeşler” oluşturuyor. Müslüman Kardeşler, 2010’da Tunus, geçtiğimiz yıl Mısır ve Ürdün’deki gösterilerde önemli rol oynamış. Bu grup, ABD’nin, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme sürecinde kullandıkları en vazgeçilmez aktör durumundadır.

İkinci grubu, Suudi Arabistan’ın desteğindeki İslam’ın en geri yorumu olan ve kendilerine Selefi-Tekfiri diyerek kamufle olmaya çalışan Vahabiler teşkil ediyor. Vahabiler, “kendi ideolojik/itikatlarına uymayanların Müslüman olmadıklarını, bu yüzden öldürülmelerinin Tanrı emri olduğunu” iddia etmektedir…

Üçüncü grup ise haklarında arama kararı olanlar, suç örgütlerine katılanlar, idam cezası alanlar, birçoğu çete elemanı olan ve para karşılığında ülkelerine ihanet eden provokatörlerdir. Çoğu, Wikileaks belgelerinde adı geçen bu kişi ve gurupların, “ülkelerine yaptıkları bu hizmetin karşılığı olarak” son beş yıl içinde ABD’den 6 milyon dolardan fazla yardım aldıkları iddia edilmektedir.

Somut ve taze olan iki bilgi daha verelim: Tayfun Talipoğlu Suriyeli işbirlikçilerin kamplarını ziyaret etti ve şu izlenimlerle döndü:

“- Suriye’de baskı ve ayrımcılık gördüğünü söyleyenler, ‘nasıl’ ya da ‘size tam olarak ne yaptılar’ diye sorduğumda cevap alamıyorum. Kimse belirli bir olay anlatmadı. (…) İçlerinde çatışmalara katılmış çok az sayıda insan var, diğerleri iş, para ve vatandaşlık vaatleri ile gelmiş.”

Başka…

“Esad’ın, ‘özgürlük isteyen’ Suriyelileri katlettiği” haberlerinin çoğu da yalan. Nitekim El Cezire TV'nin en aktif haberci ve muhabirlerinden 15-16 tanesi istifa etti. İstifa gerekçeleri ise El Cezire TV’nin Suriye'yle ilgili sürekli yalan haberler ürettiği ve malum ülkelerin gizli servislerinin dikte ettiği haber senaryolarını, gerçekmiş gibi okumalarıydı…”

***

Özetle gerçek böyleyken, AKP Hükümeti, ülkemize sığınan Suriyelilerin; “özgürlük, demokrasi ve eşitlik talep etmeleri nedeniyle, Esad rejiminin zulmüne uğradıklarını ve bu yüzden de ülkelerinden kaçtıklarını” iddia etmektedir…

Türkçe mealini söyleyelim: “AKP Hükümeti, ülkemizi özgürlük ve adalet üzere yönetiyormuş, yurttaşlarına eşit davranıyormuş. Ülkemizde yargı bağımsızmış, demokrasi işliyormuş… AKP Hükümeti yurttaşları arasında dil, din, mezhep farkı gözetmiyormuş! Bu yüzden Suriyeli ‘muhalifler’, de kaçıp, bir ‘özgürlükler ülkesi ve cazibe merkezi’ olan Türkiye’ye sığınıyorlarmış.”

Yalandan kim ölmüş!

“Özgürlükçü ve de vatansever kardeşlerim; özgürlükler ülkesi Türkiye’ye hoş geldiniz…”

Alay mı ediyorsunuz yahu? Güldürmeyin adamı, siz ancak, aklını şeyhine, şıhına, Cübbeli’ye, Fetullah’a, doğmaya teslim eden; Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan gibilerin soyup-soğana çevirdiği zavallı şeriatzedeleri kandırırsınız!

Sizin, Alevilere, demokratlara, gazetecilere, Atatürkçülere ve de Çağdaş Türkiye mücadelesi verenlere ettiğiniz zulüm, Esad’ın zulmünün yüz katıdır…

“Ben neden Alevilerin başbakanı olayım ki?” İmza: R. Tayip Erdoğan, TC Başbakanı…

Kimse kusura bakmasın; bir yurttaş olarak, Sivas katillerinin, ‘zamanaşımıyla’ yargıdan kurtulmalarından sonra “HAYIRLI OLSUN” diyen Tayyip Erdoğan’la Esad’ın kişiliğini karşılaştırdığımda, Tayyip Erdoğan’ın ağır bastığını görüyor ve ürperiyorum…

“Tarih; ırk, din, mezhep üzerinden siyaset yapan, ilkelliği ve gericiliği siyasi ilke edinen ve dünyayı çirkinleştirenleri, nefret ve lanetle kaydedecektir” diye uyaralım ve soralım:

Sn. Erdoğan, Esad’ı bırak da lütfen söyle; Alevi olan bir milletvekilin, bir bakanın, bir müsteşarın var mı? Devlet bürokrasisinde bir elçi, bir vali, genel müdür bıraktın mı? Bölgenin Sünni liderliğine soyunan, bize camiyi, kadınlarımıza türbanı, çocuklarımıza Sünni müfredat eğitimini dayatan senin hükümetin-partin değil mi? Bundan daha büyük zulüm, insan hakları gaspı, adaletsizlik, eşitsizlik nedir, söyler misin?

Kim “mezhepçi”, Esad mı?

Gülünç oluyorsunuz!

Size tavsiyemiz şudur; “Dindar ve kindarlığı” bırakın, nefret üretmeyin, Atatürk’ün muasır medeniyet hedefleri olan mirasının üstünde oturduğunuzu unutmayın… Bu ülkenin yurttaşı olan Alevilere karşı, Kerbela’da Hz. Hüseyin’e su bile vermeyen Emevi Valisi gibi davranmaktan ve emperyalizmin çıkarları için konu-komşuya saldırma planlarından vazgeçin… Cinayetlere elbette karşı çıkın, ama adil olun ki, sözlerinizin bir değeri olsun…

***

Alevilerin, 9 Kasım 2008 Ankara, 8 Kasım 2009 Kadıköy, 6 Mart 2011 İzmir ve 31 Mart 2012 Kadıköy mitinglerine katılan milyonların talebi neydi, anımsıyor musunuz?

Anımsatalım: en çok da eşitsizlikten çektiklerini, canlarının yandığını, devleti yönetenlerin kendilerine zulmettiğini, artık bu zulmü kaldıramadıklarını söylüyor; “inanç özgürlüğü, cemevlerine statü, zorunlu Sünni derslerinin kaldırılması, Madımak Otelinin müze olması” gibi daha bir dizi talep ileri sürüyorlardı…

Evet, şiddete bulaşmıyor, cam çerçeve kırmıyor, küfür hakaret etmiyorlardı ama Türkiye’nin dört bir yanından o meydanlara akanlar, bu meydanlara halay çekmek için değil, hükümete mesaj ulaştırmak, sorunlarına çözüm bulmak için geliyorlardı…

Suriye’nin meşru yönetimine karşı silah kullanan, isyan eden, bu isyanı örgütleyen çeteye sahip çıkan, yer-yurt temin eden, İstanbul’a çağırıp konferans düzenleyen, atını nallayıp yollara düşen sen, kendi ülkendeki yurttaşların taleplerini neden duymuyorsun? Önce ülkende yaşayan insanların çığlıklarına kulak vermen gerekmez mi?

Açlık grevleri, oturma eylemleri düzenledik… “Alevi Çalıştayı” dediğiniz tuzak davetinize bile icabet ettik... Hükümetin bir bakanıyla masaya oturup, sorunlarımızı tam iki yıl müzakere ettik, yazdık, çizdik, yandık, yakıldık, milyonları toplayıp miting yaptık.

Sonuç: 0

Kim neyi öncelerse öncelesin; bu süreçte sorulması gereken en kıymetli soru şu: en temel insan hakkı olan bu istemleri duymanız ve karşılamanız için Alevilerin daha ne yapmaları gerekiyor? Sokak ortasında kendilerini mi yaksınlar?

Murtaza Demir

Paylaş:

Yorum Gönder

 
Yukarı Çık
Telif Hakkı © 2014 Ulusal Gazete | Tasarım: OddThemes