Son Haberler |

18 Mart 2012 Pazar

Geceyarısı gelen davet

Facebookda Paylaş Twitterda Paylaş Google+da Paylaş
Geçen perşembe Ferzan Özpetek'in yeni filmi 'Magnifica Presenza’nın gala gecesindeydim. Roma'da birçok insan ona Antonioni-Visconti-Fellini kuşağının günümüzdeki temsilcisi gözüyle bakıyor. Ama asıl olarak İtalya, uzun süredir aradığı 'Fellinien' karakterini bulmuş: Büyük Cem Yılmaz...



Bundan üç hafta kadar önce gece saat 02.30...


Ferzan Özpetek’in 'Bir Ömür Yetmez' (Saturno Contro) filmini seyrediyordum.
/_np/8229/16118229.jpg
Filmde, Serra Yılmaz’ın evli bir erkek arkadaşıyla ilişkisi olan çiçekçi kadınla konuştuğu bir sahne var.

Filmi üçüncü defa seyrediyordum. O sahneye gelince, gece falan demedim, Ferzan Özpetek’e şu mesajı attım: “Sevgili Ferzan, bu filmin diyalogları, hayranı olduğum Tennessee Williams’ınkiler kadar olağanüstü.”

Üç dakika sonra cevabı geldi: “Yeni filmimin Roma’daki galasına gelirsen çok sevinirim.”

Meğer 'Bir Ömür Yetmez' onun da en sevdiği filmiymiş...

O an kararlaştırdık...

Geçen perşembe, Roma’nın önde gelen insanlarıyla birlikte yeni filmi 'Magnifica Presenza’nın (Şahane Misafir) gala gecesindeydim.

Filmi Ferzan Özpetek ve oyuncularıyla birlikte seyrettim.

BARBERİNİ MEYDANI'NDA KIRMIZI HALIDA YÜRÜDÜM

Gala gecesi, Roma’nın Nişantaşı'sı denilebilecek Via Veneto’nun ucundaki Barberini Meydanı'ndaki Barberini sinemalarında yapıldı.

Sinema salonu kaldığım otele çok yakın olduğu için yürüyerek gittim. Filmin başlamasına daha bir saatten fazla zaman olmasına rağmen kalabalık sokağa taşmıştı. Giriş çarpıcı bir kırmızı halıya dönüşmüştü. Önünde çok sayıda fotoğrafçı bekliyordu.

Ferzan Özpetek ve filmin oyuncuları, salona 50 metre uzaklıktaki bir otelin barında buluşmuştu.

Geldiğimi öğrenince, kapıya çıktı ve orada sohbete başladık. Küçük bir sitcom haberi: Özpetek düzenli spora başlamış. Kilo vermiş, duruşundan spor yaptığı açıkça belli oluyor.

“Bu yıl Bodrum’da çekilmiş fotoğraflarından çok farklı görünüyorsun” diye şaka yaptım.

Daha önce Floransa’da sahneye koyduğu operanın galası için gittiğimde fark etmiştim. Özpetek İtalya’da çok tanınan bir figür haline gelmiş. Birçok insan ona Antonioni-Visconti-Fellini kuşağının günümüzdeki temsilcisi gözüyle bakıyor.



ÖZPETEK’LE BİRLİKTE ALTYAZISIZ SEYRETTİM
/_np/8230/16118230.jpg
Film üç ayrı salonda gösterildi. Özpetek ve oyuncuların seyrettiği salondaki gösterimde altyazı yoktu. Öteki iki salonda İngilizce altyazı vardı.

Ben yönetmen ve oyuncuların bulunduğu salonda seyretmeyi istedim. O nedenle filmden önce, Ferzan Özpetek’in kurumsal ilişkilerini yürüten Serap Engin bana filmin konusunu anlattı.

Biraz da Fransızca'ın verdiği destekle filmi gayet iyi anladım...

Hemen yanımda, 'Serseri Mayınlar' filminde eşcinsel kardeşi oynayan Riccardo Scamarcio oturuyordu.

Filmde çok yakışıklı bir erkek olduğu görülüyordu. Ama normal hayatta daha da yakışıklı bir erkek. Zaten sinema salonuna girerken, büyük bir star muamelesi gördüğü hemen anlaşılıyordu.

Yakışıklı olduğu kadar sempatik biri. Özpetek’in filminde oynadıktan sonra yıldızı iyice parladı. Woody Allen'ın son filmi 'The Bop Decameron'da rol alınca uluslararası bir star oldu.

Tabii hemen Woody Allen’ı sordum.

Tek cümleyle anlattı: "O bir dahi...”

Filmden sonra verilen after party’de Özpetek’le birbirlerine öyle sıcak sarıldılar ki, çok iyi dost olduklarını anladım.

FİLMDEN SONRA AFTER PARTY HEP BİRLİKTE KESİLEN PASTA

/_np/8231/16118231.jpg

İtalya’da ilk defa bir filmin galasına katılıyorum. Türkiye’dekinden çok farklı.

Filmden önce yönetmen ve aktörler sahnenin önüne sıralanıyor ve seyirciye tanıtılıyor.

Filmin teatral bir havası vardı. Seyirci de filmi tiyatro seyreder gibi izledi. Arada bazı sahnelerdeki diyaloglar kuvvetli biçimde alkışlandı. Film bittiğinde, bir tiyatro veya konserin bitişi gibi uzun alkışlar geldi. İnsanlar sanki 'bis' bekliyor bir haldeydi.

Filmden sonra Via Veneto üzerinde 'Elle' isimli kulüpte after party yapıldı. Buraya filmde görev alanlar ve çok yakın arkadaşlar davet edilmişti. Bir de Türkiye’nin Roma Büyükelçisi ve Özpetek'in Türkiye'den gelen bazı arkadaşları vardık.

Duvarlara ve yukarılara büyük ekranlar konmuştu. O ekranlarda filmden sahneler ve sahne arkası çekimleri yansıtılıyordu.

Ama bütün gece Sezen Aksu’nun müzikleri çalındı.

Gecenin sonunda ortaya büyük bir pasta getirildi. Pastanın üzerinde filmin afişi vardı. Özpetek beni de davet etti. Pastayı aktörlerle birlikte kestik.

ŞİMDİ SIRA LA SCALA’DA OPERA SAHNELEMEYE GELDİ

Gecenin sonunda otelime dönerken şunu düşündüm.

Türkiye şanslı. Ferzan Özpetek gibi bir sanatçısı var.

Ama İtalya da çok şanslı. Bu ülkenin de Ferzan Özpetek gibi bir sanatçısı var.

Ne Türklüğünden vazgeçiyor, ne İtalyan olduğunu vurgulamaktan çekiniyor...

Bir de güzel haber vereyim.

Ferzan Özpetek geçen yıl Floransa’da Aida Operası'nı sahneye koymuştu.

Şimdi daha yukarılara tırmanıyor. Bu yılın sonunda 'Operanın Kabe’si sayılan La Scala’da bir opera sahneye koyacak.

BİR TÜRK GÖZÜYLE FİLMDEKİ CEM VE SEZEN



/_np/8227/16118227.jpg
* Bu tipik bir 'Ferzan Özpetek filmi' değil. Senaryosu, öteki filmlerinden çok farklı.

İçinde, ruhen kenarda kalmış insanların sıradan, olağan hayatları dışında olağandışı bir şeyler var.

* Filmin özellikle birinci bölümünde, 'X Files' türü bir gerilim, korku yüklü bir hayalet hikayesi var.

* Filmin her Özpetek filminde olduğu gibi çok başarılı bir casting’i var. Oyuncuların hepsi başarılı.

İDDİA EDİYORUM İTALYA’DA YENİ BİR FELLİNİ KARAKTERİ DOĞDU

* Cem Yılmaz olağanüstü bir oyuncu. Her Türk “O Amerika’da doğsaydı, dünya çapında bir sanatçı olurdu” diye düşünür.

Haklıymışız. Cem Yılmaz İtalya’da bir kere daha doğmuş.

* Abartmıyorum, olağanüstü bir karakter, olağanüstü bir oyun, performans. Şuradan iddia ediyorum. İtalya, uzun süredir aradığı 'Fellinien' karakterini bulmuş. Abartılı bir makyaj, onun üzerine oturtulmuş, sanatın kaybolan dünyasını bütün kudretiyle anlatan bir bıyık ve 'Büyük Cem Yılmaz...'

* Komedi ve trajedinin birleşerek çizdiği 'Yusuf Antep' karakteri, mükemmel bir Ferzan Özpetek-Cem Yılmaz ortak yapımı haline gelmiş. Setteki bütün arkadaşlarını hayran bırakmış.

* 'Yusuf Antep' ismiyse şöyle doğmuş: Yusuf, Özpetek’in çok iyi bir arkadaşının ismiymiş. Antep soyadı ise, Betül Mardin’le yaptığı bir telefon sohbeti sırasında doğmuş.

SEZEN'İN MÜZİĞİ NİNO ROTA’NINKİ KADAR ETKİLİ

* Sezen Aksu’nun bu film için yazdığı 'Gitmem Daha', son zamanlarda yazdığı en güzel şarkı olmuş. Yıldırım Türker’in sözleri de çok güzel.

* Bir de filmin ana teması olarak yazdığı enstrümantal müzik var. Filme, Fellini filmlerinin unutulmaz bestecisi Nino Rota’nınkiler kadar etkileyici bir tat vermiş.

* Filmin yapımcıları, jenerikteki müziğin bir İtalyan şarkısı olmasını istemişler. Ancak Ferzan Özpetek, bunun bir Sezen Aksu müziği olmasında ısrar etmiş.

* Kendi kendime şöyle düşündüm. Acaba ticari açıdan yapımcılar haklı olabilir mi? Ama bir Türk olarak filmi seyrettiğim zaman aldığım duygu şu oldu: Sezen Aksu jeneriğe çok iyi gitmiş.

* Sonuç: Perşembe akşamı Roma’da hem sanat hem arkadaşlık bakımından unutamayacağım bir gece geçirdim.

Paylaş:

Yorum Gönder

 
Yukarı Çık
Telif Hakkı © 2014 Ulusal Gazete | Tasarım: OddThemes